Ben yazarla mailde yazıştığım için bu sefer direk sözü size bırakıyorum.

Merhaba Nabrut,

Öncelikle seni ve blogunu çok sevdiğimi ve senelerdir sessiz sessiz ama son zamanlarda daha aktif bir şekilde takip ettiğimi söylemek istiyorum. Bilmiyorum belki 7 senedir takip ediyorum seni başta Kore dizileri için takip ederken sonra farklı hikayelerin ile daha da sevdirdin kendini ️ Gerçekten ama gerçekten bir gün benim de sana yazacağımı hiç düşünmemiştim ancak sonra baktım ki içinden bulunduğum durum işin içinden çıkılmaz bir hal almaya başladı ve tavsiyelerinize ihtiyacım var.  

Kendimi tanıtayım, ben 25 yaşında ailesinden ayrı bir şehirde yaşayan kendi ayakları üzerinde kimseye muhtaç olmadan yaşayan atanmış bir öğretmenim. Babam polis annem ise ev hanımı, annem babam Tokatlı ancak ben kendim için sadece Tokat doğumlu olduğumu söyleyebilirim :) zira babamın işi dolayısıyla şehir şehir gezmiş ilkokulu başka ortaokulu başka liseyi başka üniversiteyi başka şehirde okumuş hatta bazen aynı şehirde tekrar taşınmış biriyim, başlarda babamın işinden kaynaklanan uzaklık dolayısıyla sonrasında da huysuz babamın ailesiyle görüşmeme kararı alması üzerine biz pek memlekete gitmedik. Tokat'ta en fazla bir sene kaldım, ben 8 yaşındayken babamın askere gitmişti biz de annem ve henüz iki yaşındaki kız kardeşimle babaannemin yanında kaldık ama cidden o yasta bile nefret etmiştim baba tarafından. Babaannem öyle meraklı öyle huysuz öyle pimpirikli ki cidden insanı sinir ediyor, onu mutlu etmeye uğraştıkça o mutlu olmuyor ve zamanla size onu hiçbir şekilde mutlu edemeyeceginizi asla memnun olmayacağını anlayıp debelenmekten vazgeçiyorsunuz. O kadar cimriydi ki evin bahçesindeki elmaları yatak odasına yatağın altına saklar bir de kapıyı kitlerdi biz torunları alıp yemeyelim diye. :) E hal böyle olunca benim işime geldi babamın memlekete bizi götürmemesi, zaten hiç babannemi ve uyuz yengemi göresim yoktu ahaha!

Gel zaman git zaman ben büyüdüm farklı şehirler değiştirdim, farklı insanlar tanıdım galiba ben daha çok dünya vatandaşıyım ya kafası oluştu, haha, oldum olası elit zevklere sahip oldum, daha küçükken piyanist olmak istiyordum ki bu benim muhafazakar ailem için oldukça beklenmedik bir durum. 

Daha önce ki yazılarında babandan ne kadar sevgiyle bahsettiğini gördüm sevgili nabrut ve ne kadar şanslı olduğunu söylememe gerek bile yok sanırım, keşke bende sevdiğim ve beni olduğum gibi seven bir babaya sahip olsaydım. Sanırım biraz içinde büyüdüğü garip ortam (zaten o anneden nasıl normal bir evlat çıkması zor) biraz da mesleği sebebiyle babam hep asabi bir insan oldu bize karşı, o da aynı babaannem gibi her şeye karışır her konuda bir fikri vardır ve bil bakalım o konuyu en iyi kim biliyordur; :) tabii ki babam! Ola ki biz ondan farklı düşünürsek ya salağızdır ya da doğrusunu fark edemeyecek kadar ahmak...


Bir insan nasıl kendisi gibi olmayandan bu kadar nefret edebilir aklım almıyor açıkçası ve biliyor musun o insanı tanımasına bile gerek yok ondan nefret etmesi için örneğin tv de sokakta ondan farklı birini görse hemen hakaret eder veya küçümser. Annemden duyduğum kadarıyla bir keresinde yolda kilolu bir kadın görmüş ve onu anneme göstererek böyle sokağa çıkmaya nasıl çıkıyorlar ya utanmıyorlar mi demiş işin ilginç tarafı şu ki babam KEL e kardeşim sen kel kafanla dışarı çıkmaya utanmıyorsan onlar niye utansın? :) ha benim için kel olmakta kilolu olmakta ayıp değil ama kişinin kendini görmeyip başkasında çabucak kusur bulması garip durum. Zaten bu sebepten tahmin edersiniz ki ben babamın hiç özür dilediğini de duymadım .. Babamın doğru düzgün dostu diyebileceğim biri de yok hiç kimseyle anlaşamaz çünkü. :) 

Annem ise babamın aksine oldukça sevgi dolu bir insandır, daha kucaklayıcı daha hoşgörülü daha açık fikirli biridir. Ah zavallı annemin hayatta ki en büyük hatası babamla evlenmekti muhtemelen ama ne diyim o da bilemezdi görücü usulü evlenirken evlendiği adamın böyle biri çıkacağını, zaten annem liseden son sınıftayken yazma satan babaannem onların evine girip annemi görmüş beğenmiş ve ısrarları sonucunda güzelim annemi kapıvermiş, benim saftirik annem o zamanlar evliliği düşünmezmiş ama ne olduğunu anlamadan kısa sürede gelin olmuş, kadın olduğunu anlamadan da anne olmuş işte ..

Çok gezip farklı insanlarla tanışmam ve babamın karakteri benim küçük yaşta hayatı sorgulamama ve ben kimim ve ne istiyorum diye sormama sebep oldu... Böylelikle daha lisedeyken ne istediğimi biliyordum ben, evet ben farklılıklardan hoşlanıyorum, evleneceğim insan da açık fikirli olmalı, dar kafalı birisiye illa benim dediğim doğru bizim kültürümüz doğru bizde böyle deyip beni de kendisi gibi olmaya zorlamasını istemiyorum. Bir gün bir yerde şöyle bir söz okumuştum " Eğer kendin gibi olduğumda beni seveceksen o zaman sevdiğin bir bakıma kendin olmayacak mı?" bu sözü okuyunca dedim ki işte bu! Bende aynen böyle düşünüyorum çünkü.

Üniversite son sınıfta ortak bir arkadaş vesilesiyle birisiyle tanıştım. Daha önce de başka iki kişiyle görüşmüştüm ama çocuksu tavırları, devamlı ilgi beklemeleri ve dar kafalılıkları beni onlardan uzaklaştırmıştı. Bu son görüştüğüm kişi ise tam benim aradığım özelliklere sahip;

*Benden yaşça büyük (10 yaş- gerçi bu kadar yaş farkını ilk başta bende tercih etmezdim ama sonra onu tanıyınca bunun sadece bir rakam olduğuna kani oldum), 

*Sorumluluk sahibi ancak benden çok daha enerjik ve hareketli bir insan.

*Polis veya asker değil (babamdan çok çektik artık rahat etmek istiyorum), 

*Dini anlamda benden daha bilgili, ( ki ilahiyat mezunu olduğumu düşünürsek bırakın benden daha bilgilisini günlük namazını kılanı bulmak bile bir mucize bu ülkede malesef).

*Ailesi uzakta (akrabalık kültürüm olmadığını ve bundan hoşlanmadığımı sanırım yeteri kadar belirttim ahaha! bende öyle kaynanasıyla güne gidecek temizlik yapacak tip yok. :D)

*Açık görüşlü (tabii ki sınırlarını bilmeyen anlamında değil zira müslüman olarak bizim sınırlarımız Allahın sınırları olmalı ve daire içinde takılabiliriz değil mi? :) )


İşte böyle başladı her şey, aradan 3 sene geçti ve ben üniversiteden mezun oldum, KPSS'ye girdim ve atandım. Daha önce babama bu durumu açıklayabilirdim ama o sırada babamla annemin boşanma süreci ve mezuniyet + sınav stresiyle boğuşuyordum. 

Neyse atandıktan sonra babama söyledim ben biriyle görüşüyorum diye ama ne oldu biliyor musunuz? Beni ciddiye bile almadı. :) Hiç ciddiye almadı hem de. Direkt kestirip attı. Ona göre ben çok gencim ve daha iyilerine layığım benden 10 yaş büyük bir Mısırlı ile evlenmeyi düşünmem bile ne kadar saf (salak demek istiyor) olduğumun bir kanıtı. Zaten yobaz ve cinsiyetçi olan babam aynı zamanda bir ırkçıda oldu, hadi hayırlı olsun! 

Babamla ben o kadar uzağız ki adam beni de kendi gibi biliyor ona hep evet tamam aynen dediğim için gerçekten geleneksel, dünyaya gözlerini daha yeni açmış, ilk kez bir erkekle görüşüp hemen güzel sözlerine kandığımı filan sanıyor. Halbuki annemle babam sağ olsunlar ben daha çok küçükken evliliğin ne olmadığını bize çok güzel gösterdiler. Annemle babam evlenirken evlilik hakkında bu kadar düşünüp evlenmemişlerdir yani öyle diyim. :)) Bence bir insan kendini tanımadan evlenmemeli ve ben kendimi iyi tanıyorum, kendimi de görüştüğüm adamı da çok kez sorguladım bu üç senede ve bir kez bile şüphe duymadım onunla evlenmenin doğru olduğundan zaten emin olmasam nasıl babamın karşına çıkabilirdim ki? 

Neyse işte bunun üzerine ben ısrar ettim ve sultanımız babam zahmet edip tenezzül gösterip araştırdı görüştüğüm kişiyi. En ufak bir şey bulsa hemen söyleyecekti ama bulamadı, bu defa başladı paranoyaklaşmaya... Türk vatandaşı olmak için benimle evlenmek istiyormuş (sanırsın greencard kazanacak haha) evlendikten sonra beni terk edip ülkesine kaçaçakmış veya beni hemen hamile bırakıp çocuğumuzu Mısır'a götürüp bir daha da bana göstermeyecekmiş, zaten dedem yaşında ve çok çirkinmiş, memur bile değilmiş ben bununla niye evlenecekmişim ki .. Ve daha fazlası. Ve bu söylediklerine gerçekten inanıyor biliyor musunuz? Şaka filan değil yani. 

Annemle babamın arasında 2 yaş var, ikisi de Tokatlı, babam memur annem ev hanımı, annem sarışın çok güzel babam ise uzun boylu yakışıklı bir adam dışardan bakınca bana söylediklerinin hepsi onlarda var ama sonuç? Onlar evlilikleri boyunca hiç anlaşamadılar ve nihayetinde boşandılar. Boşanırlarken babam erkek kardeşimin kendisine verilmesini yoksa onu Almanya'ya kaçıracağını söyleyip annemi tehdit ediyordu. Böylesine kolayca yalan söyleyebilen, güvenilmez, beynamaz bir insandan nasıl nasihat alabilirim ki..? :)

Tabii ki ona böyle söylemiyorum çünkü söylersem kıyameti koparır, ona göre o mükemmel bir baba ve eştir. :) Babamı bir kez olsun otur konuş diye zar zor ikna ettim, erkek arkadaşımı babamın yaşadığı şehre yolladım çocuk Bursa'dan kalktı önce İstanbul'a oradan uçakla taaa Adana'ya ve sonra otobüsle Niğde'ye geçti. zaman ve para harcadı emek verdi. Ben işim dolayısıyla onunla beraber gidemedim. Sultanımız babam onu alıp izbe bir mahalleye götürmüş yanında da alakasız benim tanımadığım genç bir iş arkadaşı varmış, zavallı erkek arkadaşımı tehdit etmişler. Çocukcağız bir şey diyememiş çünkü bu daha ilk görüşme kötü bir intiba oluşturmak istememiş. 

Benim yabancı bir adamla evlenmek istediğim dayılarım amcam babaannemin hatta annemin dayısının bile kulağına gitmiş hepsi ağız birliği olup bir yabancının bize uygun olmadığı konusunda hem fikir hepsi beni vazgeçirmeye çalışıyor. Hayatlarında yabancı görmemiş bu insanların kafasında yabancı deyince oluşan tek fikir ya belalı bir Suriyeli yada amelelik yapan Afganlar filan (ki helalinden ekmek parası kazanmak asla ayıp değil) halbuki benim erkek arkadaşım zaten 5 senedir Türkiye'de yaşayan maddi olarak benden daha fazla kazanan Türk vatandaşlığına hiç ihtiyacı olmayan biri, ne param için ne de vatandaşlık için benimle birlikte yani. Yine de belki biraz olsun yabancı damat fikrine alışırlar diye bir sene bekledim bu arada babamın da erkek arkadaşıma bir zarar vermesinden endişe ettiğim için tamam görüşmüyoruz dedim.

Böyle böyle bir sene geçti bu sene de bırakın alışmayı ara ara beni arayıp sorguya çekti, o Arapla görüşüyor musun diye bir kez olsun kızım nasılsın iyi misin üzülme yavrum ben senin yanındayım minvalinde hiç bir şey söylemedi. Ona göre ben gencim çabuk unuturum pes ederim zaten atandım ya, atandığım yerde karşıma biri çıkar onu görüp hemen ona aşık olurum filan. Beni hala çocuk sanıyor yani :) Sanki istediğim çikolata bana verilmeyince balonla beni kandırabilirmiş gibi. 

Daha geçen seneye kadar adını bilmediğim yüzünü görmediğim annemin dayısı bile olaya müdahil oldu beni anneme sorar oldu... Halbuki zor günler geçirirken bizi arayıp sormuyordu. :) 

Bakıyorum da ülkemizde yabancı damat tepkisi yaşayan pek çok genç kız varken aynı durumu yaşayan erkekler pek yok. Millet Zimbabwe'den gelin getiriyor sorun olmuyor ama ben kısa bir süre önce zaten aynı ülkenin sınırları içinde yer aldığımız bir memleketten birini damat getirmek isteyince herkes büyük tepkiler veriyor. :) Kız almak sorun değil ama kız vermek sorun bu ülkede. Bari cidden kıymetim bilinse de gam yemesem, e zaten yüzümüze bakan yoktu düne kadar şimdiyse milletin derdi olduk... Genel anlamda ülkemizdeki bu ikiyüzlülük beni deli ediyor. 

Bir sene sonra tekrar itiraf ettim ve babamın gazabından yine nasibimi aldım, şimdi ölümle tehdit ediyor. Evlenirsem beni evlatlıktan reddedeceğini ama yine de bizi rahat bırakmayacağını söylüyor. Böyle bir ruh hastası karşısında ne yapacağımı bilemez bir haldeyim. Ben ondan ne gel bana düğün yap diyorum ne de düğünüme katıl halay çek. Tek istediğim her zaman yaptığı gibi beni yalnız bırakması. Ben zaten üniversiteye kayıt yaptırmaya giderken de yalnızdım, KPSS'ye hazırlanırken de mezuniyet töreninde kep atarken de. :) Hayatımda madden ve manen bir yeri olmayan bu insanın hayatımın iplerini elinde tutmasına tahammül edemiyorum. Gittiğim liseden gittiğim üniversite ve bölüme kadar seçti, hatta atanmak için il tercihi yaparken bile karışmak istedi ve hatta karışırdı da Allahtan o sırada annemle boşanmış ve bizden uzaktaydı da çok karışamadı ve ben kendi istediğim ili tercih ettim. 

Bu zamana kadar parasal açıdan muhtaç olduğum bu insana artık bir eyvallahım yokken yine hesap veriyor olmak beni deli ediyor. Ona hep evet dediğim için ve bir kız olduğum için asla beni ciddiye almıyor ve bu durum beni deli ediyor. Şimdi aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık, halbuki ben de her genç kız gibi gelinlikle ve sevdiklerim yanımdayken evlenebilirdim. Ama hiç bir zaman tam anlamıyla aile olamamış bu insanlar bir kez daha güzel bir şey için bir araya gelemiyor ve ben yine yapayalnızım. :) 

Babam ölmüş olsa bir tesellim olurdu ama yaşarken beni bu kadar yalnız bırakması ve her bir şeye heves ettiğimde bana köstek olması canımı acıtıyor.  Şimdi siz ne derseniz deyin hayır ben evlenicem desem modern kocaya kaçmış kız olacağım :D ve kimsesiz mutsuz bir şekilde evlenmiş olacağım sanırım, halbuki insanın böyle bir anda çok mutlu olması gerekmez mi? Halim böyleyken gelinlik giymek bile anlamsız geliyor bana...  Görüyorsunuz çok karışık duygular içindeyim. Doğru olduğu konusunda şüphem olmayan bir insanla yanlış zamanda yanlış yerde mi karşılaştık yoksa? Babama ve herkese rağmen evlenmeli miyim?  25 yaşında maddi bağımsızlığını kazanmış ama yine de şu saçma gelenek göreneklere takılmış bir kızım anlaşılan...