Artık hepinizin tanıdığı Çerkez Gelin Özlem Ablam -müsadesiyle artık abla diyorum- yine şahane bir konuya değinmiş.
Evin büyük çocuğu olmanın avantajları ve dezavantajlarından dem vurmuş. Ben evin küçüğü olarak empati yapamasam da eminim içinizden evet, işte aynen böyle diyecek bir çok kişi vardır.
Hem atalarımız boşuna dememiş;
evin en büyüğü olana kadar dağların tilkisi ol, diye...
*Not: Benim de bu konu hakkında abisi yoksa, o evden kız alınmaz başlıklı bir yazım vardı. Okumak isterseniz yazının sonuna link ekleyeceğim.
Çocuk Sadece Ailenin Refahına Ortak Olmamalı, Üzüntüsüne Yokluğuna da Ortak Olmalı “
Bunu bugün Instagram'da bir sayfa da gördüm aklıma çocukluğum geldi.
Ben 1984 İstanbul doğumluyum. Annem babam Trabzonlu kaçarak evlenmiş, İstanbul'a yerleşmişler. Annem babam kendi anne babalarından hiç destek görmemişler. İstanbul’a geldiklerinde bir ahırda ineklerle aralarında tahtadan ördükleri bir duvardan başka bir şey yokmuş , Burada 2 aydan fazla kalmışlar, sonra Allah'tan rahmetli teyzem annemlere kucak açmış (Rabbim gani gani rahmet etsin) Oradan kurtulmuşlar. Doğma büyüme ikisi de Trabzon’un bir köyünde yetişmişler ve o yaşlarına kadar başka bir şehir hele ki İstanbul ile ilgili hiçbir bilgileri yokmuş çok garibanlık çekmişler. Velhasıl böyle bir aileye ilk çocuk olarak doğmuşum.
Babam annemi teyzemin yanına yerleştirdikten sonra para kazanmak için yurt dışına gitmiş. Irak’ta Almanya'da Libya’ da çalışmış arada gelmiş, gitmiş. Tamamen döndüğünde 3 yaşında falanmışım dolayısıyla babamla aramda hep bir mesafe olmuştur. Annem babamı bir türlü kabul etmediğimi yanaşmadığımı hatta annemin babamla yatmasına izin vermediğimi söyler. :) İşte bu ahval altında büyüdüm. Babam istediğim okula gitmeme izin vermedi mesela. Bisiklete binmeyi çok isterdim kız çocuğu bisiklete binmez diye ne bisiklet aldılar, ne de başka birinin bindiği bisikleti kullanmama izin verdiler. Hep baskı altında büyüttüler, kız kısmı gülmezi ağır başlı olur, başın önünde yürür, aklın bir karış havada olmasın vs. vs.
Ergenlik zamanı heves edip bir ruj aldım annem gözümün önünde tuvalete atıp sifonu çekti, pantolon giymek istedim, babam asla izin vermedi. İlk pantolonu sanırım üniversite de giymiştim.
Annemin okuma yazması yoktu, babam hep çalışıyordu . Okuma yazmayı tek başıma öğrendim. İlkokulda çözemediğim soruları soracak biri hiç olmadı, istenilen malzemeleri okula getiremeyen öğrenci hep ben oldum. Arkadaşlarımla bir yere gitmeme hiç izin vermediler.
11,12 yaşımda yemek yapmayı, ev işi yapmayı, hepsini öğrenmiştim.
İlkokul 3.sınıfa kadar her yaz 3 ay Trabzon'a tek bir çocuğun olmadığı köye dedemlerin yanına yollarlardı. Dedem beni çok severdi ille yollayın, derdi, kıramadıklarından yollarlardı, hiç anlatamadım ama çok üzülürdüm giderken, dedemi çok severim, gittikten 1 hafta sonra alışırdım ama hala unutamıyorum işte bazı şeyleri ..
Bunları anlatırken zannedilmesin ki sevgisiz bir aile de büyüdüm, aksine çok sevdiler hala da en çok ilgi gösterilen çocuk olduğumu söylerler. Gelgelelim benim 3 kardeşim daha oldu. İşte bu 3 kardeş bu sıkıntılardan hiçbirini çekmedi. Benden sonra ki erkek kardeşim her şeyi bana danışırdı, okul konusunda hiç sıkıntı çekmedi, malum erkek çocuk olduğu için diğer baskılara da maruz kalmadı. Gerçi bir kez iskambil kağıtları odasından çıkınca babam sanırım hiçbir zaman unutamayacağı bir ders verdi ki bir daha görmedim.
2 Kız kardeşim daha var onları söylemiyorum bile tüm resim ödevlerini şiir ödevlerini ben yaptım 3 kardeşimin de okuma yazmayı sökmesinde öğretmenleri kadar efor sarf ettim hala her 24 kasımda “ her birimizle ilkokulu tekrar tekrar okuyan ablacım öğretmenler günün kutlu olsun diye mesaj atarlar. Hepsine bisiklet alındı. Kimi gitar kursuna gitti, kızlar rahat rahat giyindi. Hele ufağı highlighter'sız dışarı çıkmaz. Okul seçimlerine karışılmadı, arkadaşları ile istedikleri yerlere gittiler vs. Vs. Vs.
Her zaman anneme babama ben hep deneme tahtanız oldum derim, her eğrinizi bende doğrulttunuz derim. Gerçekten de öyle ama kötü niyetle yapmadıklarını çook sonradan anlıyor insan ama çocukluğunu yaşayamadığım da bir gerçek.
Ama onlar sayesinde düzgün bir insan oldum sırf namaz kılma alışkanlığı kazanmam için babamın bana aldığı şeyleri sayamam. Kur’anı bana o öğretti. Merhametli olmayı, hakkı korumayı, haksızlığa karşı gelmeyi...
Bu durum maalesef hayatınız boyu da devam ediyor. Ben lise den sonra 2 yıl ara verdim sonra üniversiteye gittim. Yurtta ki kızlar hep küçüktü benden, annesini özleyen gelir omzumda ağlardı. Temizlik işleri benden sorulurdu, yumurta bile kıramadıklarından yemek yapılacaksa ben yapardım. Birine bir şey olsa çocuk gibi hemen gelir bana sorarlardı. :) Ama her yerde abla olmak bir saygınlıkta vermiyor değil. :)
İşte böyle bende mesele tam tersi oldu ailenin daha çok çilelerine ortak oldum ama olsun zaten biz Türk milletinde orta diye bir kavram yok malum, her şeyin dibine vurmamız lazım.
*Abisi Yoksa, o Evden Kız Alınmaz
*Abisi Yoksa, o Evden Kız Alınmaz
3 Yorumlar
Evin büyüklüğünü çok güzel anlatmış. Ben iki numarayım ama kız evlat olarak büyük olunca benzer durumlar olmadı değil..
YanıtlaSilSayın yazarla empati yapabilenlerdenim.Bende evin büyük çocuğuyum. Tek kardesim olan benden bir yaş küçük kiz kardesim var ve buna rağmen ablaydım yinede. Çok şükür annemler aşırı şekilde sen ablasın sen yapma moduna girmedi ama kardeşim hassas bir kiz çocuğuydu ben de erkek gibi her şeyle mücadele etmeye çalışan kardeşini koruyan yeri geldiğinde ona kızan sık sık eleştiren bir abla oldum. Hep oyunlarda ağlardı çok çabuk.mahallenin belalı çetesinden onu korumam gerekirdi. Ilkokulda laf vermediğinde cevap vermem gerekirdi vs.vs. zaten bitiyor tanıştığımda sen büyü çocuk musun der. Ama şimdi düşünüyorum da çok güzle bir dey abla olmak. Yine de bir de küçük kiz kız kardeş olmayı ablacigima yumak yumak yapışmayı da bir denemek isterdim: )
YanıtlaSilEvin büyüğü olmak zordur. Sizin sevdiğiniz şeyleri kardeşeniz yapar o küçük derler, ortada yapılacak bir iş olur "sen abisin" derler... Negatifi çoktur evin büyük evladı olmanın ama insanın bir kardeşi olması gibisi de yoktur...
YanıtlaSil