Tıp Yazacak Olanlara Tavsiyeler!

Sıklıkla dile getirdiğim gibi çevirmen dostuyum. Dizi ve filmleri hiçbir menfaatleri olmadan çevirip yayına veren arkadaşlarıma emeğin ne demek olduğunu çok iyi bildiğim için acayip sempati duyarım.

Birçok çevirmenle de arkadaşım. Bunlardan birisi de sizin Yağmur Damlası rumuzu ile tanıdığınız, Sassy, go, go, Sweden Laundry, One More Happy Ending, Oh My Ghost! ve Let's Fight Ghost gibi dizilerin çevirmeni, Yağmur Damlası Yazıyor bloğunun sahibesi Ayça!

Ayça aktif çevirmen ve blogger olmanın yanı sıra bir tıp öğrencisi. Yeni blog açtığı sırada güzel çevirmenimizi sizinle tanıştırmak için bana Misafir Yazar olur musun demiştim. O da beni kırmadı ve tercih sürecindeki bir çok kardeşimize de fikir vermesi açısından tercihlerinde Tıp yazanlar nelerle karşılacak konulu, tıpla alakası olmayan herkesin de eğlenerek okuyacağını düşündüğüm bir yazı yazdı.

Kendisine tekrar çok teşekkür ediyor ve sözü ona bırakıyorum:

Nabrut, sağ olsun, kaçtır "Yaz." dedi. Böyle işlerde ne bileyim, birazcık garibimdir; hani şu kendini geri çeken türden. Zihnim, insanların ne söyleyeceğini umursamadığını söylese de kendine engel olmadan umursayan çeşittendir(ve bu konudaki çalışmalarımız hala sürüyor sayın seyirciler.). Velhasıl, ne zamandır aklımda olsa da ne adam gibi bir konu geldi aklıma üzerine yazacak ne de kendime güvenip "A-ha! Yazayım da insanlık görsün gününü, nihahaha!" diyebildim.

E ama şimdi bu satırları okuyorsunuz, vallahi bence de garip. Ben genelde, 100 senelik cesaretsizliklerimi 7 saniyelik deli cesaretimle yenerim. Ona veriniz.

Bugün burada toplanmamızın sebebi... Şaka şaka. Gerçekten ne yazsam diye çok düşündüm, sonunda kendime sorduğum soru şu oldu: Nabrut'un takipçisi, okuyanı çok. Bunu göz önünde bulundur: Bir sürü insanın okumasını, bilmesini istediğin ne var?

Bugünlerde de liselilerin tercih zamanı, bilenler çoktur. Yakın bir arkadaşımla sürekli iletişim halindeyiz, bir okul söylüyor tercihine yazacağı, tak hemen dönüyorum üniversitedeki arkadaşlara, falanca ünide arkadaşınız var mı, buluyorum bir numara, atıyorum o yakın arkadaşıma. İşte bu süreci yaşayan bir sürü insan olabileceğini düşündüm yahut elbet yaşayacak olan.


Herkese tercih listesindeki üniversitelerden bir adam bulamam tabii. Ancak düşündüm de benim en iyi bildiğim konu şu an, tıp fakültesi. Zaman da uygun olunca, bundan bahsetmek istedim. Zira ben tercih listemi zıvanadan çıkmış gibi baştan ayağa tıp ile doldururken bildiğim tek şey, doktor olacağımdı, o da mezun olabilirsem! Fakültenin sınav sistemini bile okulum belli olduktan sonra öğrendim. Şimdi yaşlıyız muhabbetine vurup "Yeni nesil çok farklı, onlar biliyordur!" demek isterdim ama yaşlı da değiliz ki, hepi topu iki sene geçti üzerinden. Haliyle benim gibi olan çoktur diye düşünüyorum elimde olmadan.

Uzattım da ne uzattım. Konuya girememelerin insanıyım sanırım. Pekâlâ, konumuz şu. Kendi tecrübelerime dayanarak bihaber olanlara azıcık, ucundan tıp fakültesi nedir, içeride hangi partiler düzenlenir, bu dükkân saat kaçta kapanır, kaçta açılır gibi bilgilerden bahsedeceğim. :D

Öncelikle hiç tıbbiyeli arkadaşınız yoksa muhtemelen bilmediğiniz mevzu, çoğu üniversitede vize-final sistemi olmadığıdır. Bazı üniversiteler bu zorlu sistemi hala sürdürse de kalan çoğu üniversite, komite / kurul sistemini yürütüyor. Nedir bu meret? 

Her komite 1-1,5 ay sürer. Her komitede üç aşağı beş yukarı aynı olsa da tek tük farklı dersler bulunur. Bu derslerin saat sayıları, hocaları vs. sürekli değişir. Her komitenin de genel bir konusu olur. Aslında lisedeki biyoloji üniteleri gibi; dolaşım sistemi diyip dolaşım sistemini beş farklı dersin 100 farklı hocası gelir anlatır mesela. Sonra bunların hepsi ders saatleriyle orantılı olarak soru hazırlar ve toplamda 100 soruluk bir test oluşur; her dersten en az yarısını doğru yapmanız gerekir -yoksa yanlışlarınız doğrularınızı götürmeye başlar. Bazı fakültelerde 1 yanlış 1 doğruyu götürüyor, bazılarında 2 yanlış 1 doğruyu. Fakat bu sınavdan kaç aldığınızın direkt bir önemi yok: Yani bu sınavdan 30 da alsanız direkt kalmıyorsunuz. Ancak yıl içinde yapılan tüm komitelerin ortalaması + final ortalaması okulunuzun geçme notunun üstünde olmalı.

Umarım çok karışık gelmemiştir. Ancak ben bu sistemi bilmeden tercih listemi düzenlediğim için kendimden utanmıştım. Ha, çok etkiler miydi beni, sanmıyorum. Benim önceliğim şehrime yakın olmasıydı zaten. Yine de bilmemek insanı bir garip hissettiriyor.

(Bir de PDÖ sistemi var fakat ben onu çok fazla bilmiyorum zira bizde çok uygulanmıyor ve sadece birkaç okulda kaldı sanırım. Tavsiyem kesinlikle bu tutar, diyerek yazdığınız okulların bu sistemlerine ve geçme notlarına bakın, sonra çok ağlarsınız.)

Final ve geçme notları da ayrı bir mesele. Final sınavı bazı fakültelerde dönem sonlarında oluyor. Yani Ocak'ta ve Haziranda, toplamda iki tane. Bu da işi kolaylaştırıyor. Fakat çoğu üniversite haziran ayında yıl içinde görülen heeeeer şeyin içinde bulunduğu yine 100 soruluk komitemsi bir sınav hazırlayıp önünüze koyuyor. Ortalamanız 100 de olsa o sınavdan almanız gereken minimum bir not oluyor çoğu üniversitede. Bazılarında finalsiz geçme var yalnız. Atıyorum; 80 üstü ortalama yaptıysan finalden muafsın. Bazılarında da hiç final yok, o evlere şenlik zaten, neden düşmedim oralara hiç bilmiyorum, hahahah.

Vize-final sistemi olan okullarda nasıldır bilemem -çünkü yaşamadım- ama size komite sistemi olan bir okulda okuyan benin döngüsünü anlatayım (ki çok ortalama bir öğrenciyim bence.).

Ayın başlarında biraz olsun rahat davranır fakat içi asla rahat olmaz, 1 hafta sonra işler ciddileşiyor gibi gelir ancak içi ders çalışmaya el vermez, yine de ufaktan dener, 2 hafta geçip gittiğinde ve geriye 2-3 hafta kaldığında alnından terler akmaya başlar, artık kütüphanenin yolunu tutar, yurda kütüphanenin kapanmasına yakın döner (O da hava karardığı için, yollar tehlikeli oluyor diye... Yoksa daha kalacak yavrum. Erkekler bu konuda çok şanslı be!) Sonra uyumakla uyumamak arasında bir çizgide ip cambazlığı eder, uyusa da sabah erken kalkacaktır, kuracaktır o saati lakin sabah uykusundan mı feragat etmelidir, akşam uykusundan mı? Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan? Böyle böyle sınava 3-5 gün kaldığında artık stresten çatlamak üzeredir, etrafındaki herkes kendisine acıyordur, "Ya sen hep yapıyorsun bu sefer de yaparsın neden bu kadar stres oldun ki..." diye soruyordur bilmeyenler, hâlbuki bizim kızçe, yani ben, henüz hiç okumadığı notların olduğu köşeye doğru hüzünlü gözlerle bakıyordur. (Ve o köşe devasa bir köşedir.....)

Sonra tabii komite geçer, ne olursa olur ve 1 haftalık rahatlık geri döner.

Bir keresinde bir hocamız şöyle bir şey söylemişti: "Fakülteyi bu kadar zor kılan şey son yıllardaki bilgi birikimi. 30 yılda bir sürü şey bulundu ama benim zamanımda da tıp 6 yıldı, şimdi de 6 yıl ve biz size inatla her şeyi öğretmeye çalışıyoruz."

Bunu duyduğumdan beri tezinin arkasındayım. Lazım olmayan bir sürü şey öğrendiğimiz için zor bu fakülte, nedenini merak edenlere.

Bunları anlatınca eminim fakültemden iğreniyorum gibi görünmüşümdür. Ama etrafımdaki çoğu kişi ben derslerden aşkla bahsederken zombi görmüş gibi bakar bana. Pollyannacılık oynamak istemediğim için daha çok hayatın gerçeklerinden bahsettim ama yazıyı sahiden tıp yazacak birileri olmuş da okuyorsa -hatta olmuş da herhangi birileri buraya kadar yazıyı sabırla okumuşsa- eminim merak ediyordur. Seviyor muyum bölümü? Yeniden olsa yazar mıyım tercih listeme?

Ben hayatım boyunca başka ne olabilirim hiç bilemedim. Elimden bir sürü yarım yamalak iş gelir ama kendimi hiç o yetilerimle alakalı yerlerde göremedim. Hafızam iyi değil, bilim de benim için zor bir mevzu. Ben aslında basitçe, Einstein'ın deyimiyle balık olmama rağmen ağaca tırmanmaya çalışıyorum ve bununla kendimi yargılıyorum. Fakat bunun farkında olmama rağmen yine olsa yine o ağaca giden patikaya girerim. Çünkü o ağaca sahiden çıkmak istiyorum.

Hayal gibi geliyor ama ben sahiden kapıdan giren hastanın gözlerinin içine bakabilecek bir doktor olmak istiyorum. "İnanır mısın küçücük de bir şeydi ama çok güler yüzlüydü, nasıl da yardımcı oldu." Pek minyon tipli değilim, küçücük kısmını bilemem de o cümlenin kalanı benim hayalim.

O yüzden yine olsa yine yazarım, çok net. Ve bu cümleyi yılların arasında bir yerlerde kaybetmemek dileğiyle diyorum ben hep.

Duygusala bağladım ya. Sorry. Kısacası, herkes gibi ben de sınav öncesi "Kocaya kaçacağım kocaya!!!" diye beylik laflar etsem de fakültenin kapısından içeri girmeyi, dolaptan önlüğümü almayı, bazen sabahlamayı bile seviyorum. Galiba bünyem mücadeleyi seviyor direkt. Psikopatlık böyle bir şey.

Geçen bir şey demiştim: Tıp fakültesinde okumasına rağmen insanlara "İstiyorsan gel." diyen bir ben kaldım diye. Valla tıp okuyanlarla konuşurken dikkatli olun arkadaşlar, ideallerinizden vazgeçirebilirler sizi, hahah. 

İstiyorsanız gelin be dostlar!

Einstein'ın hayal gücü ne durumdaydı bilemeyeceğim ama demokraside çare tükenmez. Yakınlardaki denizin suları yükselebilir, çok yağmur yağıp sel basabilir, işte öyle bir şeyler... ve bizler o ağacın tepesine yüzerek bile çıkabiliriz. Bu da yazıyı tıp istediği için değil de sırf merakından okuyanlara gelsin benden. Herkesin imkânsız hayalleri vardır ne de olsa. (Güya pollyannacılık etmiyordum!) 

Aydınlatıcı bir yazıdan ziyade dertleşme yazısı gibi oldu ama neyse! Yalnızca klavyenin götürdüğü yere geldim.

Kendinize iyi bakın! 

Yorum Gönder

21 Yorumlar

  1. Herhalde uzun zamandır okuduğum en hoş tıp okuyan yazısıydı :) Gördüğüm kendini beğenmiş onca tıp öğrencisinden sonra o kadar farklı geldin ki bana. Sırf meraktan okudum yazını çünkü zaten farklı bir bölümde okuyorum :D Yazın gayet hoştu, dur bak bloğuna da uğrayasım geldi şimdi :D Taa en içimden, hayallerine ulaşmanı diliyorum :))
    Bu arada konuk yazarlığa bu hoş arkadaşı davet ettiğin için tişikkirlir Nabrut :D <3

    YanıtlaSil
  2. yazan arkadaşım daha tazecik belli :) umutlarını kaybetmez inşallah zira son sınıf olduğunda bile bırakmak için geç olmadığını söyleyenler olacak . o zaman bu yazıyı okuyan olursa biraz da benden gelsin :
    iyi düşünün gerçekten mesleği yapmak istiyorsanız yazın , düşe kalka biter fakülte ,yeteri kadar çalışmazsanız biraz geç biter sadece ama çalışma temposuna zamanla alışırsınız gözünüz korkmasın
    fakülteye başladığınızda hayal kırıklığı yaşayacaksınız peşinen söyleyeyim , amfi dersleri bitene kadar doktorculuk oynamak yok, sonrası da beklentilerinizi asla karşılamayacak , sormaktan çekinmeyin ,isteyin ki öğrenin .
    ilk iki yıl bulunduğunuz şehrin altını üstüne getirin-gezin, kulüplere -araştırmalara katılın vaktiniz oldukça ..
    finalsiz geçmek gibi bi şansınız yoksa yüksek not alacağım diye kendinizi notlarla hırpalamayın , açın text-book okuyun, makale okuyun, temelinizi sağlam yapın
    daha söylenecek çok şey var ama yaz yaz bitmez , ilk yıllar için bu kadarı yeterli ki zamanla öğrenizsiniz zaten üst dönemlerle mutlaka tanışın , kaynaşın ,okuldaki en büyük destekçiniz bilgi kaynağınız olacaklar
    6 yıllık eğitimde çok hırpalanacaksınız , stres kaynaklı bilmem kaç yüzbin hastalıktan birine de sahip olacaksınız, asiatanlardan -hocalardan -hastalardan -hasta yakınlarından -arkadaşlarınızdan da nefret ettiğiniz zamanlar olacak ama bi hastanın güler yüzle Allah razı olsun demesi yeter diyorsanız benim gibi yazın gençler , herkes nasıl yaptıysa sizler de yaparsınız. Mesleğe olan saygı zaten kayboldu maalesef , ama maneviyatını kaybetmedi şükürler olsun, istemek önemli olan ,farkı oluşturacak olan zorluklara karşı o güzel umutlarınızı kaybetmemek olacak ..
    bir tıp fakültesinden son sınıf öğrencisi bir intörn dr.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aramızda yalnızca üç yıl var. :) O üç yılın size biiir sürü şey kattığından adım gibi eminim ancak ben böyle zorlukların ne kadar söylenirse söylensin tadılmadan anlaşılmadığı kanısındayım. Bu yüzden daha çok doğaçlama bir şekilde içimden geçenleri yazdım. Son yılınızda başarılar dilerim. :)

      Sil
    2. aynen öyle canım , üç yıl sonra bambaşka biri olacağına eminim (iyi anlamda :) ), zorluklar tadılarak anlaşılır o yüzden neredeyse hiç girmedim diyeceğim ama okuyanların gözü korkmasın :), bi kere başladınız mı gerisi gelir gençler herkes nasıl bitiriyorsa siz de bitirirsiniz , benim ki sadece yeterince yapamadıklarım, şu an hayıflandıklarım, keşke bana birisi şöyle deseydi de daha çok zaman ayırsaydım dediklerim belki biri okur hem de yapar diye bir abla tavsiyesi diyelim ;)

      Sil
  3. Bende tıp öğrencisiyim ve yazınızı zevkle okudum.Gayet güzel anlatmışşınız tıpı .Ne kadar zorda olsa ilerde insanlardan tebessümle Allah razı olsun sizden doktor hanım cümlesini dünyanın hayali bile tüm zorluklara deyiyor ve iyiki bu mesleği yazmışım dedirtiyor.Yeni seçen meslektaşlarıma ve size başarılar dilerim ayrıca blogun sahibi kardeşime de bu güzel düşüncesi için teşekkürler .Sevgilerle������

    YanıtlaSil
  4. Bende tıp öğrencisiyim ve yazınızı zevkle okudum.Gayet güzel anlatmışşınız tıpı .Ne kadar zorda olsa ilerde insanlardan tebessümle Allah razı olsun sizden doktor hanım cümlesini duymanın hayali bile tüm zorluklara deyiyor ve iyiki bu mesleği yazmışım dedirtiyor.Yeni seçen meslektaşlarıma ve size başarılar dilerim ayrıca blogun sahibi kardeşime de bu güzel düşüncesi için teşekkürler .Sevgilerle������

    YanıtlaSil
  5. merhabalar
    bu yaziya puanim yüz
    bi an ciddi ciddi ben mi yazdim acaba diye düşünmedim değil. harika ozet olmus.
    ben kendim ilaveten sunlari soylemek istiyorum yorumlara bakan elbet olacaktir. lisede falan tipin zorlugunun abartildigini düşünürdüm ama bu gozler iki kere sinif tekrari yapan mazinin okul birincilerini bile gördü. yani cidden zor. baya zor. ben biraz daha tecrubeli sayilirim. tünelin ucu yine karanlik her zaman zor :)
    pdö sistemi guzel baya. sosyal bi kisiliksen kendini guzel beyin firtinalarinda bulabiliyosun denk gelen hoca da kaliteliyse.

    herneyse söylemek istediklerim bunlar tipcinin edebiyati bu kadar olur :) bayildim yaziya ellerinize saglik. arkadasa fighting yolluyorum ♡

    YanıtlaSil
  6. Ya o kadar aydınlatıcı bir yazı olmuş ki! Misafir yazarımızın ellerine sağlık ^^
    Ben de çılgınlar gibi tıp isteyenlerdenim. Son birkaç yıla kadar tıp okumayacağım deyip farklı mesleklere -astronotluk :D mimarlık ve en son genetik mühendisliği- gönlüm kaymıştı. Ama sonra birden -gerçekten birden- dedim ki 'Evet ya cerrah olmalıyım ben, tam bana göre!'. Sonuç: Tıptan başka bir şey düşünemez oldum. Son yılımı okuyacağım ve sonrası inşallah üniversite. Ve şuan o kadar endişeliyim ki. Çünkü tıp kazanamazsam cidden ortada kalırım. Tıbba alternatif olabilecek hiç ama hiçbir şey yok aklımda; yani onun dışında hiçbir şeyi istemiyorum. Ah, ne olacak bu halim!?

    Yazı gerçekten yararlı ve çok umut verici olmuş. Arada akıl sağlığımız için polyanna olmak gerek ^^ Eğer Allah nasip eder de kazanabilirsem bu yazılanlar aklımın bir köşesinde duracak. Hatta muhtemelen birazdan hayalimdeki okulların sınav durumlarına bakacağım :D
    Çok teşekkürler ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kazanırsan seneye bu yazıya gel ve kutlayalım inşallah :)

      Sil
  7. Ben de bir tıp öğrencisiyim ve maaşı için, yüksek puan aldığı için veya havalı bir meslek olduğu için değil de benim gibi hastaların gözlerindeki o minnettar ifadeyi görmek, onları bir nebze olsun gülümsetebilmek ve onlara bir umut ışığı olabilmek için doktorluğu isteyen birini görmek beni gerçekten çok mutlu etti :) Ben de tıp okuyanlar içinde tıpı tavsiye eden tek kişi olduğumu düşünürdüm, çok şükür yalnız değilmişim :D Yazı çok faydalı olmuş, ikinize de yürekten teşekkürler :*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz de teşekkür ediyoruz. Allah muvaffak kılsın bu niyetinizi bozmak zorunda bırakacak tıyniyette insanlardan kourusn

      Sil
  8. Ben de tıp kazandım bu yıl :)

    Gerçekten yapabileceğimi düşündüğüm tek meslek... "her şeyi" göze alarak yazdım...

    Daha iyi bir insan olabilmek ve hatta "insan" olabilmek için yazdım. Başkalarının hayatına dokunabilmek için. Benim küçüklüğümdeki doktorları hala annemler konuşur. Düşünün, kaç yıl... Doktor olmak, ünlü olmak gibi. Ben iyi hatırlanmak istiyorum ve bunun için çok çalışacağım.
    Çok güzel bir yazı olmuş, ikinizin de elinize sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah yolunu açık etsin gönlü güzel kardeşim benim. Umarım her daim iyi insnalarla karşılaşırsın da seni insan olmaktan çıkarmazlar.
      sevgiler.

      Sil
  9. 100 senelik cesaretsizliklerimi 7 saniyelik deli cesaretimle yenerim, bu cümle beni anlatmış sanırım :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sürekli 7 saniyelik cesaretimi kullanıp 100 yıl pişman olanlardanım ben :D

      Sil
  10. Nabrut ablam canim ablam benimmm.... (bir seu isterken ben :D ) bu yaziyi yazan kisinin email adresi yada onunla konusabilecegim bir adres vs. var ise rica edebilir miyim? Gercekten onunla konusmam ve bazi sorunlarimi gidermem gerek :(. Simdiden tesekkur ederimmmm.

    YanıtlaSil
  11. Nabrut ablamm canim ablamm.. Acaba bu yaziyi yazan kisinin email yada onunla konusabilecegim bir adres vs. verebilirmisin. Gercekten ona onemli seyler sorup onerilerini almam gerekiyor. Neden o dersen de yazisindan ne kadar iyi biri oldugunu ve bana yardimci olabilecegini fark ettim. Aslinda bir yorum daha attim ama yorumlar bolumunde yorumumu goremeyince yorum atmayi becerememisim sanirim. Simdiden tesekkur ederimmm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim tatlım ben sana twitter adresini vereyim benim ismimi söyle sana yardımcı olur mutlaka.
      https://twitter.com/yagmurdamlaniz

      Sil