Uzun yıllar evden uzakta okumuş biri olarak bu aylarda bolca karın ağrısı çekmişliğim var.
Şehir dışında okumak enteresan bir durumdur.
Evden ayrıldığınız ilk yılda arkanızda bıraktığınız –odanız gibi- şeylerde büyük değişimler olmaz. Annenizin gözü hala yaşlı olup yokluğunuza alışamamıştır. İşte, ne olursa o ilk yıldan sonra olmaya başlar. Aileniz yokluğunuza zamanla alıştığı gibi, sizin olmadığınız bir hayatın tadını çıkarır. Çünkü ev nüfusundan bir kişi eksilmiş, epey boş alan açılmıştır.
İlk olarak odanızı egemenlikleri altına alırlar. Odanız artık;
Ya ütü odası, ya hobi odası, ya çamaşır kurutma yeri, ya depo gibi işlevleri üstlenir.
Yetti mi, yetmedi tabii. Sonrasında dolabınız, -ah pardon dolabınız diyerek iyelik eki kullanmakla hata ediyorum- çünkü artık size ait bir dolap yoktur. Ev halkı size ait tüm dolap ve çekmeceleri de büyük bir zevkle işgal etmiştir. Komodin, ayna gibi aklınıza gelen ne kadar demirbaş eşyanız varsa artık sizin eşyalarınızla dolu değildir.
Evde kütlesel olarak varlığınıza ait tüm veriler silindiği gibi soyut olarak da sizsiz bir düzen kurarlar:
Şöyle ki;
Tatil olsa evime gidip uzun aylar kalsam diye büyük umutlarla evinize dönersiniz ama artık evin yerlisi değil de misafiri gibi hissedersiniz. Eşyalarınız her yerdedir. -eve gelen yatılı misafirmişsiniz gibi- (Dolaplarınız işgal edildiği için bavulda yaşama ihtimaliniz de yüksektir.)
Tüm bunlarla beraber başına buyruk yaşamaya alışmışsınızdır. Aileniz ise buna alışkın değildir ve bir yere gidip gelirken izin almanızı haber vermenizi isterler. Uzakta okurken başınıza gelmeyen şeyler gözlerinin önündeyken gelecek sanırlar. Ya da uzakta oldukları zamanı telafi etmeye çalışırlar, tabii kendi yöntemleri ile.
Benim annem tatillerde elimi sıcak sudan soğuk suya sokmazdı. Ama arkadaşlarımdan bildiğim kadarı ile bu kısa tatillerde annesi kendisinden iş yapmasını bekleyip, kızım gelse bir halıları yıkasak, duvarları silsek diyenlerde varmış ki, herhalde bu durum bütün kış evime bir dönseydim dediğine pişman ettirir.
Bu sebeplerden dolayı uzun yıllar evden uzakta okumuş biriyseniz muhtemelen hayaliniz kendinize ait çalışma masanızın olduğu bir odanız olmasıdır. Çünkü uzun süren yurt hayatı olan tüm çocuklar, gençler böyle düşünür. Beraber yatmak, beraber yaşamak, beraber kullanmak gibi içinde beraberlik barındıran tüm eylemlerden bıkmış, usanmışsınızdır.
Hatta Tuna Kiremitçi bir köşe yazısında (kendisi Galatasaray Lisesi’nde yatılı okumuş) para kazanmaya başlayınca hemen kendisine fiyakalı bir çalışma masası aldığını çünkü yatılı okuyan bir çocuk olarak hayalinin bu olduğunu yazmıştı.
Her şeye rağmen yurt hayatı, evden uzakta okumak güzeldir falan diyemem. Böyle düşünenler var biliyorum ama ben onlardan değilim.
Birde bu gidişin mezun olup eve temelli dönme kısmı var ki o da bir sonraki yazının konusu olsun.
Bana ulaşabileceğiniz diğer sosyal medya hesaplarım
37 Yorumlar
ben de 10 yaşımdan beri yatılı okuyanlardanım (liseyi çıkaralım lütfen onda gidiş geliş yaptım) hayatım boyunca kendi odam ve çalışma masam olmadı :D dolap ta anne ve babamın dolabını kullandım :D kışın gittiğim 1 haftalık tatillerde annem hiç iş yaptırmadı ama yaz tatilinde ouvvv okullar açılsa da gitsem gariiii demeye başladım :D okul bitince de hemen atandığım için baba evi sefasını süremedim ben :D
YanıtlaSilbak yatılı okuman çok dramatik ama baba evi sefasını süremeden atanman daha acı :)
SilÜniversite son sınıftaydık. Bölümümüzden mezun olmuş, yurt dışına gidip gelmiş ve iş hayatını düzene oturtmuş eski bir bölümdaşı sınıfımıza getirmişti hocamız. Tecrübelerini paylaşsın, bize fikir versin diye. Kızın söylediği ilk şey: okulu bitirip eve döndüğünüzde fark ettiğiniz ilk şey şu olacak: o televizyon kumandası artık sizin egemenliğiniz altında değil!
YanıtlaSil:)
Ben yaşamadım böyle bir durum, çünkü ailemin yanında okudum.
Ama ailesinden ayrı okuyanlar illa ki değişim yaşıyordur.
hahah kumanda hiç benim olmamıştı ki ben küçük çocuğum apla :DD
SilBen ailemin yanında okuduğumdan içimde ukte kalmıştır " tek başınalık " ama biraz düşününce iyi ki ailemin yanında okumuşum diyorum . Ama az istenedim Ankara dışında olmayı o zamanlar :)) Şimdiyse bi hafta uzaklaşsam özlüyorum :( Ne tutarsızım dimi :D
YanıtlaSiltutarsızlık değil de illaki ikisinin de artı ve eksileri vardır :D
SilAynen söylediğin gibi, her şeyim işgal altındaydı ama mezun olup geldiğimde bile hala bir takım eşyaları odamdan def etmeyi beceremedim. İkinci yazını merakla bekliyorum.:)
YanıtlaSildef etmek ne kelime evde bir yer edinene kadar aylar geçti :DD ama uzatmayım yazıya bırakıyım devamını :D
SilYine eğlenceli ve tabi gerçekçi bir yazı olmuş emeğine sağlık :)
YanıtlaSilMezun olup eve temelli dönenlerden olarak bir sonraki yazıyı merakla bekliyorum :)
sağolasın.
Silevet bu işin biraz acıklı kısmı aslında asıl mizah kısmı döndükten sonra :DD
Yaaa nabrut deme böyle :( Zaten üniversite gitmekten korkuyorum, iyice isteğim azaldı. Bu üniversiteyi kazanmak zor okumak daha da zor sanırım:((
YanıtlaSilçok çalış aynı şehirde bir yer kazan :*
SilAhh işte o sorun oturduğum şehirde pek fazla bölüm yok küçük bir şehir, bende yakın bir yerlere gitmeyi düşünüyorum. Odamı kaptırmam zaten şimdiden kardeşimin gözü var :) Bide mezun olunnca neler oluyor merak ettim^^ (ayy bende böyle anlatınca anlatıyorum artık kusuruma bakma ^^ yorumlar kısmına kadrolu atandım resmen :)) )
SilYurt hayatı güzel de ev hayatını ben de tercih ediyorum, yine de yurttaki eğlenceli evde bulamıyorsun. Aslında ikisininde artı ve eksi yönleri mevcut. Neyse ki evimdeki odam hala işgal edilmedi :D
YanıtlaSilkaçıncı yılın acaba :D neden işgal edilmedi bak çok kıskandım :D
Silİkinci yılım ama odamda işgal edilecek yer yok :D Dolapların içi, kitaplıklarım vs. hala o odada yaşıyormuşum gibi, en fazla annem odama gidip kitap okuyormuş :D
SilEvden ayrıldığıma en çok sevinecek olan kişi en çok ağlayanım olmuş, Babam.
YanıtlaSilİşin tuhafı herkes yukarıdaki gibi maddi manevi varlığımı silip sevinirken, en çok üzdüğüm Annem ve Babam ekstradan dert diye bir evlat edinmişler :(
Akşam akşam niye aklıma getirdin şimdi :(
hep öyle olur bende babam daha çok üzülür sanmıştım babamı daha özlerim sanmıştım. ama tam tersi olmuştu
SilNe güzel konuya değindin sen helal olsun :)
YanıtlaSilAhh ahh o el konulan odamı geri almam 1 senemi aldı ki büyük bir savaştı :D
Benim en büyük hayalim tek başıma yaşadığım bir evimin olması :) Hayatımın en güzel dönemiydi öğrencilik yıllarım, evden uzakta kendi hayatımı yaşamak bana acaip güzel gelmişti ve geri dönmesi evlat acısı gibi zor olmuştu bana :D
ellerine sağlık çok güzel bir yazı olmuş :)
teşekkür ederim efendim. böyle yorumlarınız hep beni teşvik ediyor.
Silsorma tekrar egemenlik sağlamak bazen yıllar sürebilir :DD
sen evden ayrılmayı sevenlerdensin demek hiç tahmin etmezdim :)
Farklı mı gösteriyorum :) Kısa süreceğini bildiğimden mi bilemiyorum ama özgürlük çok tatlı gelmişti bana :D
SilGerçi evden ayrılma zamanlarında benimde karnıma ağrılar giriyordu ama yola çıkana kadar, sonra unutuyordum :D
Gözüme hiç güzel bir tablo gelmedi böyle anlatınca sen. :) Halı yıkama şeysi de hiç iyi degil ya.. :p
YanıtlaSilonu bende bilmiyorum diyenlerin yalancısıyım :D
SilSana katılıyorum. Çoğu arkadaşım halinden çok memnundu evden okula gelmek için gün sayıyorlardı ama ben gelmesin diye sayıklıyordum.
YanıtlaSilHiçbir zaman yurt ortamını, aileden uzak olmayı sevmemiştim. İnsanın kendi evi gibisi yok :)
Yalnız o mezun olma ve sonrası da çok iç açıcı değil :D Herkesin senden farklı bir beklentisi oluyor. Önce iş sonra eş gibi :)
sende bendensin :)
Silmezun olduktan sonraki acılarla dolu hayatımıza sonra değineceğim :DD
O yazını da merakla bekliyorum :)
SilBen de bu sene universite kazandim. Sehir disinda okumayi goze alamadigim icin ailemin yaninda kaldim. Ama hep yurtta kalan arkadaslarimin basina buyruk halleri arada hosuma gitse de ilerki zamanlarda neler olacagini bilmiyorum.
YanıtlaSilher zaman onlardan bir adım öndesin. çok iyi bir tercih yapmışsın. anlatsam da yaşamadan anlamayacaksın o yüzden zaman bırak ve gör :)
SilHadi bende geride kalan biri olarak kendi maceralarımı yazayım. Efenim bende dört kardeşten üçü okumaya gidince evde kalan en küçük kardeşim. Abimin odasına kafayı atıp öğretmen olan anacigimin ardından ev hanımı oldum okula gitmediğim vakitlerde. Sabahki derslere benim yerime imza atıldı babacigim kahvaltıyı yalnız yapmak istemediği için çoğu zaman. Her zaman çok kalabakıl olan ev bi anda çekirdek aileye dönüşünce düşünmeye başladım nabrutcum. Mesela siz gidince ne kadar uzakta kaldığınız önemli değilmiş sizin gidişinizmis en çok koyan. Yani en canimcigim ablam gittiği ilk günden kahroldum ki kendisi bi hafta sonra gelicekti. Ama gitmisti ve ben canımdan can gitmişçesine kahroldum. Sonra efenim şunu düşündüm, ev kalabalık olunca hayatta kimseye ihtiyaç duymuyormusuz ev kalabalık ve sıkılma yok! Yani hangi odaya gitsek biri karşımıza çıkıyo anacım bu nedir ama ya. Mamafih yaprak dökümü yaşandı ve ben anam! Ölcem falan gibi hissettim resmen evin dört bi yaninda bozkır. Arkada kalanlar olarak, gerçekten size sevdalı kalanlardan bahsediyorum gözleri yaşlı sizi bekliyo, vala bak. Abimin odasına kafa attım demiştim ya hani, abim gelmeden bi hafta önce köşe bucak temizlik yapar yatağının üstüne özlem dolu mektubumu bırakır yüzüme hiç bi zaman söylemediği sevgi sözcükleriyle uykuya dalarim.
YanıtlaSilAlışmak için çaba harcıyoruz biz. Yoksa her gün özlemle ilerlemiyo hayat. Alışamiyoruz, alışmış gibi yapıyoruz çünkü başka türlü hayatta kalamiyoruz.
Belki ben çok özel bisiden bahsettim ama hissettiklerimi anlatmak istedim. Varsın biz alışmış gibi yapalım siz gelip şöööyle bi sarılınca bütün yaralar kapanıyo.
Umuyorum ki herkes böyle insanlara sahiptir, olmayana da Allahım nasıl etsin. Sevgi ve sağlıcakla kalman dileğiyle, Allah'a emanet. :)
dediklerini o kadar iyi anlıyorum ki, sizin kadar kalabalık değildik belki ama önce abim evden ayrıldı okumak için. o yüzden demek istediklerini çok çok iyi anladım çünkü yaşadım....
SilValla gidenleri bilmem ama kalan biri olarak söylediklerini onaylayabilirim. Kardeşim üniversite için şehir dışına gideli daha bir hafta oldu. Bir yandan o uzaktayken "napıyor , mutlu mu, bir sıkıntısı var mı?" diye düşünüp yolunu gözlerken, bir yandan da "onun odası sessiz hem masası da daha geniş. Orasını çalışma odam yapayım." diye düşündüğüm doğrudur. Eminim annemin dolabını yüklük haline getirmesi de dediğin gibi çok zaman almayacaktır :D
YanıtlaSilİş kısmına gelirsek de evde olduğum halde annem -okul zamanı zaten hiç iş buyurmaz- yazın bile bana öyle çok şey söylemez. Ha arada kız dediğin senin gibi mi olur dediği doğrudur, ama tembel olduğumu zaten biliyorum. :D ( bu da über titiz annelerin kızlarında görülen bir semptom bence. Annemin ne kadar çok iş yaptığını gördükçe iş yapmaktan nefret ederdim. )
Bir de çoğunlukla telefondan girdiğim için yorum yapamıyorum. Ama postların bence çok eylenceli ve okumayı seviyorum. :) bu beni hayırsız okuyucu yapar mı? :d
Yapar tabi :) böyle eğlenceli yorumlara benim de ihtiyacım var :))
Silbak işte biliyordum bizim gibi birileri daha olduğunu :) zavallı kardeşin :D
Aslinda yazmistim birkaç yorum ama nirmalde google hesabimdan yaziyorum yorumlari onlari da yazdim ama hesabim acik degilmis. Yazinca hesabiniza giris yapin diyordu. Yorum da geriye gitsem bile gume gitmis oluyordu. Ben de birazcicik useniyordum yeniden yazmaya
SilÇok şükür ki fotoğraftaki gibi klasik KYK odasında kalmama rağmen öyle dağınık değil :D son senemdeyim ve en duymak istemediğim şey de eve dönünce yaşayacağım değişim garipliği :(
YanıtlaSiloff! o zaman yarın bloğumdan uzak dur :)
Silokula yeni başlayanlara güzel tavsiyeler olmuş :)
YanıtlaSilve çoğu tespitine katılıyorum, evime her gittiğimde bir şeylerim eksiliyor yerleri değişiyordu..
dolabımı kardeşim işgal etmişti.. ve son gidişlerimde valizimden kıyafetlerimi hiç boşaltmıyordum :)
yine de güzel yıllardı..
hahah dönüp gelsinler odalarına sahip çıksınlar :)
Silillaki güzel ve zorlu yıllar. zaten dönünce egemenliği yavaşça geri alıyorsun :D